Neuchatel Xamax UEFA itiraz süreci gerçekleri…

Türker Arslan

Tarih, 9 Kasım 1988 Çarşamba…

Yer, Ali Sami Yen Stadı…

Galatasaray, Türk futbol tarihinin en unutulmaz günlerinden birini daha yaşıyor, yaşatıyor….

Deplasmanda 3-0 kaybedilen olaylı maçın rövanşında Neuchautel Xamax ile kozlar bu kez Ali Sami Yen Cehenneminde paylaşılıyor. Muhteşem bir mücadele sonucu skor 5-0.

Galatasaray - Neuchatel Xamax Zaferi kadrosu...

Ancak maçın 68. dakikasında tribünlerden atılan ve yan hakemin başına isabet eden madeni para sebebi ile UEFA’dan şok bir hükmen mağlubiyet cezası geliyor.

Ceza kararından sonraki süreci dönemin Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve cezadan sonra yaşanan sürecin baş rol oyuncularından Sayın Türker Arslan’dan tüm detaylarıyla öğreniyoruz:

“Maçı takip eden haftanın Perşembe veya Cuma günü UEFA Disiplin kurulundan maçın cezası elimize ulaştı. Takip eden Cumartesi akşamı zamanın Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Hasan Celal Güzel ile Spordan Sorumlu Müsteşar Yardımcısı ve aynı zamanda eski TFF Başkanı Erdoğan Ünver bizi arayıp yurtdışına gidecek bir lobi heyeti listesi hazırlamamızı istediler.

Ertesi gün Alp Yalman ile buluştuk ve sekiz kişilik lobi heyeti listesini tespit ettik;
Sinan Erdem (TMOK Başkanı)
Necdet Çobanlı (FIFA Başkan Yardımcısı)
Şenes Erzik (UEFA Gençler Komisyonu Üyesi)
Halim Çorbalı (TFF Başkanı)
Türker Arslan (TFF Yönetim Kurulu Üyesi)
Togay Bayatlı (TSYD Başkanı)
Aldo Elagöz (Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyesi)
Ali Şen (TFF Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi)

Pazar günü Faruk Süren ile görüştük, kendisi “Ben çok iyi bir Alman avukat tanıyorum, görüşelim gelsin” dedi, hakikaten de Alman Avukat Reinhard Rauball hemen Pazartesi günü atladı geldi. Maçın kasetini izleyerek savunmamızı hazırladı.

Avukat Reinhard Rauball

UEFA nezdinde yapmamız gereken tahkim kuruluna disiplin kurulunun verdiği karar hakkında itiraz etmekti. Tahkim kurulunun toplam on iki üyesi vardı, itirazlar bu on iki kişi arasından oluşturulan beş kişilik heyet tarafından değerlendiriliyordu. Beş kişilik heyetin ikisi daimi üyelerden, geriye kalan üçü de toplam on kişinin içinden seçilerek davadan davaya belirleniyordu. Biz bu durumda işimizi sağlama almak için ihtimal dahilindeki on iki üyenin hepsiyle görüşmeye, haklı olduğumuzu düşündüğümüz konuları iletmeye karar verdik.

Pazartesi günü Erdoğan Ünver tekrar aradı ve Sayın Bakanın lobi listesini acilen beklediklerini söyledi. Hazırladığımız listeyi hemen faksladık, Bakan da gerçekten on dakika içinde onaylayıp geri faksladı.

Gün içinde Ali Şen’i aradık ve saat 16.00’da onun Harbiye’deki Green Air Turizm şirketinde buluşmak ve konuyu görüşmek üzere sözleştik. Kendisinden bu toplantı hakkında bir ricamız vardı; konunun hassasiyetinden ve sürecin ciddiyetinden dolayı kimseye henüz haber vermemesini istedik. Fakat ofisine vardığımızda binanın önündeki basın mensubu ve foto muhabiri kalabalığından binanın merdivenlerinden zor çıktık. “Burada ne yapıyorsunuz?” diye sorduğumuzda aldığımız cevap “Bizi Ali Bey çağırdı…” oldu.

Ali Şen ile konuyu görüştük, kendisi “Ben potansiyel üyelerden İskoç’u tanıyorum, onunla görüşürüm” dedi. Sekiz kişilik lobi ekibi ile Alp Yalman, Faruk Süren ve Jupp Derwall hep beraber ikisi daimi, onu potansiyel toplam on iki delege ile görüşmelere başladık.

Bizim savunmamız zaten çok haklı bir savunmaydı; tribünden gelen bir bozuk para hakemin başına isabet etmiş, hakemin maça devam etmesine engel bir yaralanma olmamış, ayrıca maçın yarıda kamasını gerektirecek seviyede bir olay yaşanmadığı için maç aynen devam edip tamamlanmıştı. Dolayısı ile bizim sadece haklılığımızı herkese iyi şekilde sunmamız yeterli olacaktı. Bu doğrultuda herkes iletişime geçmesine karar verildiği kişiler ile görüşmeye başladı ve takip eden Cumartesi günü Zürih’te Atlantis Hotel’de buluşuldu.

Ertesi gün, Pazar günü UEFA Tahkim Kurulu toplantısı yapılacaktı.  UEFA tarafından belirlenen üç ek delege ile Maltalı, Alman, Fransız, Romen ve İskoç delegeler ile beş kişilik tahkim kurulu belirlenmiş oldu. O toplantıya Derwall de dinleyici olarak geldi ancak önce onun toplantıya girmesine engel olmak istediler, Derwall engel olmak isteyen kişiyi eliyle itip “Bu benim takımım, kimse mani olamaz” dedi ve toplantı salonuna girdi. Toplantıya kulüp temsilcilerinden üç kişi ve Derwall girdi. Duruşma yapıldı ve biz dışarı çıktık, ardımızdan karar görüşüldü ve karar lehimize 5-0 çıktı. Sadece Maltalı delege bir maç daha ceza verilmesi gerekir diye ek itirazda bulundu ve bu sebeple bir ek maç 300 km uzakta oynama cezası aldık. Buradaki diğer önemli hususlar maçın İtalyan temsilcisinin bizim lehimize rapor yazmış olması ve maçın hakemi Fransız Joel Quiniou’nun dinlenen ifadesinde maçın yarıda kalmasını gerektirecek herhangi bir olayın olmadığını beyan etmesiydi.”

100 Yıllık Sevda Belgeselinde sürecin baş rol oyuncularından o günlerin özetini izlemek için TIKLAYIN

Bugün bu detayları yeniden gündeme gelmesinin sebebi maalesef bazı çevrelerce kasıtlı olarak Ali Şen’in adeta tek başına veya çok çok büyük bir katkı ile neredeyse “Galatasaray’ı kurtardığı” konusunun uydurularak gündeme getirilmesidir. Hatta birçok yerde kasıtlı olarak beş kişilik delege heyetinin 5-0 değil de sanki 3-2 oranla lehimize oy verdiği, dolayısı ile Ali Şen’in görüştüğü İskoç delege sayesinde adeta tek başına Galatasaray’ın davayı kazanmasını sağladığı gibi lanse edilmesidir. Amaç adeta sürmekte olan şike skandalında Galatasaray Spor Kulübü’nün haklı duruşunu sekteye uğratabilmek için kamu oyu oluşturmaya çalışmaktır.

Dikkat edilmesi gereken iki olayın içerik olarak zerre kadar birbiri ile alakası olmadığı gibi, süreçlerin de alakasız olmasıdır. Biri ahlaki değerlerin defalarca çiğnendiği organize bir olayın mahkeme süreci ve yurtiçindeki bazı çevrelerin bu süreci uzatarak, sulandırıp ört bas etmeye çalışması, diğeri ise bir maç sırasında yaşanan bir disiplin suçuna verilen fazlasıyla ağır cezanın itiraz sürecidir. Dolayısı ile sonuna kadar haklı olduğumuz bir konuda hakkımızı savunmamız ile bugün yaşanılan ve ülkemizi uluslararası kamuoyu önünde ortaya çıkmış rezaletleri örtbas etmeye çalışan ülke durumuna sokan süreci birbirine benzetmeye çalışmak kabul edilemez bir tavırdır. Olayı Ali Şen üzerinden Fenerbahçe’ye bağlamak isteyenlerin düz duvara tosladığı bir başka nokta ise Ali Şen’in o dönem Fenerbahçe Spor Kulübü ile hiç alakası olmadığı ve TFF Dış İlişkiler Komisyonu Üyesi olduğu gerçeğidir. Dolayısı ile UEFA nezdindeki ceza itirazı sürecinde üstlendiği görev gereği lobi heyetinde bulunması gayet doğal bir durumdur ve olayın yakından uzaktan Fenerbahçe Spor Kulübü veya Ali Şen’in Fenerbahçeli kimliği ile hiçbir alakası yoktur.

Ali Şen’nin bu tür konuları nasıl uydurarak yarattığını O’nun eski ikinci başkanından dinleyelim ViDEO

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir